Görünen ve Gerçek
Yüzeysel bilgiyle hayranlık uyandıran ama perde arkasını görünce insanı hayal kırıklığına uğratan kişiler listesi var. O adamlar başarılı, örnek, sanki bir melek şeklinde karşımıza çıkmakta genel literatürde. Bildiklerimiz ve gerçekler arasındaki bu fark üzerinden, dünyanın ne boş olduğu bir kez daha anlaşılıyor.
Bunlardan biri Cengiz Han'dır. Hiç bir savaşında yenilmeyen büyük bir komutan olarak bilinir. Moğolların Nizamül Mülk gibi o dönemin dev üniversitesindeki bir milyon kitabı yakmak ta acı bir örneği olan yağmaları, dünya nüfusunu yüzde 10 azaltmak gibi bir sonucu olan katliamları bir kenara, Cengiz Han'ın kendi kişisel rezilliklerini duyunca, ondan soğumamak mümkün değil. Birincisi, adamın biri ölümsüzlüğün çaresi çok cinsel ilişkiye girmektir dedi diye yatmadığı kadın kalmamış ve şu an yeryüzünde 50 milyon torunu var. Bu sonuç genetik araştırmalarından çıkıyor.
Bu koşullar altında Cengiz Han'ı değerli bir insan olarak görmek ciddi bir soru işaretidir.
Bir diğeri Edison'dur. Ünlü mucit Thomas Edison. Onun hayal kırıklığı olması için Nikola Tesla'ya yaptıkları yeter. Amerika'ya ilk geldiğinde, geminin birinde meydana gelen teknik bir problemi hallederse Tesla'ya 30$ vereceğini söylemiş, Tesla işi bitirdikten sonra da bu parayı vermemiş, bir de üstüne pişkin pişkin "Sen Amerikan şakası ne bilmiyor musun dostum" demiş.
Tesla ile Edisonun AC (alternatif akım,bugün kullandığımız 220V AC dir) akım DC (Doğru akım, cep telefonunu şarj ettiğimiz 5V DC dir,adaptörler 220V AC, 5V DC ye dönüşür) akım tartışması vardır. Elektrik uzak noktalara nasıl iletilecektir? AC ile mi DC ile mi? Edison DC'yi Tesla AC'yi savunmuştur. Daha sonra Westinghouse Tesla'ya destek olmuş, ve birlikte AC akımı iletmekle ilgili bir projeye başlamışlar. Edison AC'nin ne kadar tehlikeli olduğunu gösterip bu projeyi baltalamak için çocuklara para verip sokaklardan köpek toplatıp, bu köpekleri AC akım vererek öldürtmüştür.
Bundan dolayıdır ki Edison deyince bir durmak lazım.
Öbürü Steve Jobs'tır. Çok düzgün, etkileyici konuşur ve muhteşem sunum yapar. Harika fikirleri vardır. Grafik hassasiyeti, mükemmel bir estetik anlayışı vardır. Sadelikten, kaliteden taviz vermez. Apple'da ortaya çıkan ürünlerin başarısında teknik olarak olmasa da, kesinlikle ciddi bir katkısı vardır.
İşte o Steve Jobs, ilk kazığını en yakın arkadaşı Apple'ı birlikte kurdukları Steve Wozniak'a attı. Steve Woznik bu kazığı öğrendiğinde öyle ağrına gitti ki, hüngür hüngür ağladı. 23 yaşında kız arkadaşından olan kızı Liza'yı reddetti. Ama Apple'da ki en önemli bilgisayar projesine Liza ismini vermeyi de ihmal etmedi. Böyle çelişki.
Cimriydi. Birlikte birileri ile yemeğe giderken, hesabı onlara ödetmek için elinden gelen manevrayı yapardı. Çok büyük manevracıydı. Apple'dakiler Jeff Raskins diye bir adamın grafik arayüzlü bir işletim sistemi yaptığını keşfettiler ve bunu Apple'a taşıdılar. Steve bunu görünce, gözleri parladı ve bi şekilde o işin başındaki elemanları katakulle edip, işin başına geçti. O iş Macintosh işiydi. Ancak beklenen başarıyı yakalayamadı. 1984'de Apple durum iyi değilken, Steve Jobs doğum gününde 1000 kişilik parti veriyordu. İyice şımarmıştı. Millet ondan yaka silkiyordu. Sonunda yönetim kurulu onu Apple'dan kovdu. Haketişti. En yakın arkadaşı bile bu fikirdeydi. Ama akşam Steve ağlarken de yanında olmayı ihmal etmedi.
Geliştirme ekibi bir fikir söylediğinde bunu kabul etmez, iki hafta sonra gelip aynı fikri, çok büyük bişey bulmuş gibi lanse ederdi. Artık ekip buna öyle alışmıştı ki, bir fikri ona kabul ettirmek için, kabul etmeyeceğini bilseler de söylerlerdi, nasıl olsa sahiplenip tekrar o fikri getiriyordu.
Pixar Steve Jobs'ı kurtaran firmadır. 1992'lerde dibe batmıştı. Toy Story filmi gişelerde hasılat rekoru kırınca birden köşeyi döndü. Bunu Johny Laseter denen bir animasyon dahisine borçludur. Hadi bunu geçtik, bunda sıkıntı yok. O Pixar'ı kuran iki adamdan biri ile bir gün bir tartışma yaşadı. Sorun adamın toplantılarda Steve Jobs'ın kullandığı tahtaya yazı yazmasıydı. Steve'ın kafa attı, adeta köpürdü. Öyle bir bağrışma olduki iki taraf arasında, neredeyse ikisinin burnu birbirine değecekti. Sonra onu Pixar'dan attı. Ve Pixar'ın hiç bir ürününde isminin yer almaması için elinden geleni yaptı.
Koridorda gezerken bir çalışana burda ne geziyorsun, git verdiğim parayı haket demesi olağandı. Asansöre birlikte binip işten atılmış olarak asansörden çıkabilirdiniz. Öyle tehlikeli bir adamdı.
Belki son zamanlarında biraz değişti. Onu bilemiyorum. Öyle olduğunu duymak istiyorum. Yukarda anlattıklarımın tamamını bir çok kaynakta bulabilirsiniz. Bu liste daha da uzatılabilir. Steve Jobs işte böyle hayal kırıklığı acayip bir adamdır.
Bruce Lee için ne demeli. Eee sonuçta insanlığa adalet ve barış, güzellik ve sevgi getirmesini bekleyecek halimiz yok. Ama en azından şunu yapmasa iyi değil miydi? Hong Kong'da kung-fu salonlarına ayakkabı ile girmek büyük hakaret ve terbiyesizlik imiş. Bruce Lee'nin son zamanlarda kibri o kadar artmıştı ki bunu yapıyordu. Film setlerinde milletin gerekli gereksiz ağzını burnunu kırıyordu. Bazen olayları kişiselleştirip. Mesela birisi sette kung-fu anlamında bazı artistik hareketler yapmış. Sen misin bunu yapan? Ona kimin artist olduğunu bi güzel pataklayarak göstermiş. Neyse hadi, diğerleri kadar kötü değil diyelim. İnsanın melek olacak hali yok. Ama bir Jackie Chen, bir Jet Li de var elimizde şimdi yani. Belki o kadar birilerine batmasa 33 yaşında ölmezdi.